La Mostra’nın birinci günlerinde Noah Baumbach ve Alejandro Inarritu üzere hafif düşkırıklığı yaratan direktörler ön plana çıkmışken, hafta sonu bağımsız Amerikan sinemasının ustalarından Darren Aronofsky (Brooklyn, 1969) “The Whale” (Balina) ile, bu yıl Lido adasında esen birinci sinemasal fırtınanın yaratıcısı oldu.
TEK BAŞINA DEĞİL
Bu başarıyı, alışılmış ki tek başına yakalamamış yönetmen! Bunalımlı uzun bir periyot akabinde, setlerde kendini yine çok önemli risklere atmaktan çekinmeyen Brendan Fraser’ın (Indianapolis, 1968), sinema tarihinde özel bir yer alacağından kuşku duymadığımız yorumunda sergilediği, sıfatlarla tanımlanması yetersiz kalacak olan harika derin gücü, fakat “Balina”yı izledikten sonra kavramak mümkün olacaktır…
Tiyatro muharriri Samuel D. Hunter’ın (İdaho, 1981) 2012 yılında yayınlanan çok ödüllü birebir isimli oyunundan, muharririn da iştirakiyle uyarlanan “The Whale”, bir kapalı yer sineması lakin ana karakterin konutunun içinden çıkmadan yaşadığı son haftayı iki saat boyunca izlerken, vaktin çok çabuk geçtiğinden bile yakınmak mümkün…
Brendan Fraser’in yorumladığı, hassas edebiyat öğretmeni Charlie’nin yüreği derinden yaralıdır. Mesleksel eğitim alan bir erkek öğrencisine sırılsıklam aşık olunca karısını ve çok sevdiği küçük kızını yüzüstü bırakıp gitmiştir. Katıksız bir tutkuyla sevdiği adam birkaç yıl sonra ölünce, acısıyla kendi içine kapanan, ümitsizliğe düşen Charlie, durmadan yemek yemeğe başlar. Giderek şişmanlar… Sinemanın başında karşımıza çıkan ana karakter, nefes almakta zahmet çeken, tansiyonu rekorlar kıran, yerinden güç kıpırdayan 250 kiloluk dev bir obezdir…
ÖDÜL BEKLENİYOR
Bol bol tıkınarak ölmeye karar vermiştir bir sefer Charlie. Parası olmadığını mazeret ederek, ki bu bir palavradır, hastaneye bile gitmez; vefatı dinginlik içinde bekler. Gönlü rahattır, zira tek sıkıntısı olan, çoktandır göremediği ve çok sevdiği kızına önemli bir miras bırakacaktır… Kaldı ki annesinin “Bu kız şeytana bile pabucunu karşıt giydirir” diye tanımladığı lise son sınıf öğrencisi, hırçın, acımasız ve sert mizaçlı kızı, aslında çok zeki, yetenekli, hassas bir insandır.Yaşamının son günlerinde kızını tekraren görüp bu gerçeğin farkına varan Charlie, son derece keyifli ölür…
Felsefi ve hümanist içeriğiyle derinlikli bir yaratıcı sineması örneği olan “The Whale”, bu hafta sonu verilecek aslanlardan kesinlikle önemli bir hisse alması beklenen özgün bir başyapıt.