Kamu İşçisi Seçme İmtihanı (KPSS) sorularının sızdırılması skandalının yankıları sürüyor.
Yaşananların akabinde vazifeden alınan Prof. Dr. Halis Aygün’ün yerine atanan yeni Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Prof. Dr. Bayram Ali Ersoy, imtihanın iptal edildiğini ve önümüzdeki oturumların da ertelendiğini duyurmuştu.
Ersoy, incelemelerinde sorulardan kimilerinin bir yayınevinin soru kitapçıklarında yer aldığının tespit edildiğini belirterek “Her şeyden evvel, bu türlü bir tablonun hem kurumumuzun çalışma unsurları hem hukuk hem de kamuoyu vicdanı bakımından kabulü asla mümkün değildir” demişti.
Gazetemiz muharriri Barış Terkoğlu, bugünkü “Soru hırsızlarına içeriden kapıyı açanlar” başlıklı köşe yazısında, 2019 yılında ÖSYM içinden yazılan bir raporun detaylarını kaleme aldı.
“FETÖ’nün 2014 yılına kadar bütün imtihan sorularını çaldığını, 400 bin kişiyi bu sayede kamuya soktuğunu, devlet resmen kabul etmişti” diyen Terkoğlu, şöyle devam etti:
“Bu süreçte, eski ÖSYM Lideri Ali Demir, neredeyse her şeyin tek sorumlusu sayıldı. Lakin rapor şunu anlatıyor:
‘BU BİREYLER TEKRAR FAAL ROL ÜSTLENDİ’
‘Ali Demir’in kuruma getirdiği takımlar ve atadığı yöneticilerden bir kısmı, hala kurumda yönetici olarak çalışmaktadır. Mevcut ÖSYM Lideri Halis Aygün devrinde, kurum ismine karar düzeneği pozisyonundadır. Ali Demir idaresi ve atadığı takımlar, 2015 yılında, sonraki ÖSYM Lideri Ömer Demir periyodunda, kritik noktalardaki misyonlarından alınmıştır. Fakat bu yıl gelen yeni ÖSYM Lideri (Halis Aygün) idaresinde, bu şahıslar tekrar faal rol üstlenmişlerdir’
SORUMLULAR GERİ DÖNDÜ
Biz ‘bitti gitti’ sanıyoruz ya. Rapor, 2010 KPSS’sinden sonra, olan bitenin suyun altından nasıl aksine çevrildiğini şöyle söylüyor:
‘2010 KPSS sorularının sızdırılması sonrasında, (…) şaibeli oldukları münasebeti ile takımları lağvedilerek YÖK’e devredilen çalışanlar, Ali Demir devrinde, vazifede yükselme imtihanına tabi tutulmaksızın, bir geceliğine ‘Başkanlık Müşaviri’ olarak atanarak sonraki gününe şube müdürü takımına transfer edilmişlerdir.’
Kısacası, ÖSYM’de imtihan sorularının çalınmasından sorumlu grubun, şapka değiştirip yürüyüşünü sürdürdüğünü söylüyor.
Yalnız soyut tespitler değil…
Raporda, ÖSYM’deki imtihan şaibelerinin isim isim sorumluları yazılmış. Kimilerinin FETÖ ilişkileri ortaya çıkınca firar ettiği, hatta ABD’ye yerleştiği görülüyor. Fakat rapora nazaran, sorumlulardan bir kısmı, kısa müddetliğine uzaklaştırıldıkları vazifelerine geri dönmekle kalmamış. Daha kritik yerlere getirilmiş.
KENDİNE ‘ÜLKÜCÜ’ DİYOR
Rapor, son hengameye sirayet eden iktidar içi kliklere dair de ipucu veriyor:
‘ÖSYM Lideri Halis Aygün her fırsatta ‘ülkücü’ olduğunu vurgulamaktadır. Bizler ise devletimize gönülden bağlı ve devlet memuriyetinin kuralları çerçevesinde siyaset ile fiili bağı olmayan çalışanlarız.’
Bu sürece itiraz eden takımların pasifize edildiğini, sürüldüğünü, mobbinge uğradığını, kendilerine randevu dahi verilmediğini anlatan ÖSYM içinden çıkmış rapor, ÖSYM’nin siyasallaştığını söylüyor:
‘Bürokratların farklı siyasi görüşten olmaları, kurum içi çalışanlara siyasi ayrıştırmacılık, bireyleri siyasi görüşlerine nazaran tecrit etme yetkisi vermez kanaatindeyiz. Ki devletin kamu kurumları siyasi makamlar değildir’
Raporu yazan kalem temel kederini söylemiş: ‘Sınav sorularının çalındığı devirlerde soruları ve imtihan uyumunu yürütmekle, güvenlikle vazifeli olan lakin bu vazifelerde muvaffak olmadığı sübut bulan bireylerin ve yargılanan liderlerin yakın çalışma gruplarının ÖSYM’de tekrar faal rol oynaması…’
‘SORULAR TEKRAR ÇALINACAK’ UYARISI
Yetmemiş, tam üç yıl evvel, DDK’ye, bugün olacakları da haber vermiş:
‘ÖSYM imtihanlarında geçmişte yaşanan ve hala aydınlatılamayan soru hırsızlıklarının tekrar baş göstermemesi için, 15 Temmuz FETÖ/PYD darbe teşebbüsten sonra, şimdi tehdit ortadan kalkmamış iken imtihan kurallarının ve soru hazırlama ünitelerinde yapılan görevlendirmelerde liyakat ve güvenlik kriterlerinin göz gerisi edilmeye başlaması, alanda imtihan koordinatörlerinin güvenlik yerine partizanlık ve ideolojik asıllara nazaran seçilmeye çalışılması, güvenlik açısından tehdit oluşturmaktadır. Bu tasalarımızı devletimizin en sağlam kurumlarından birisi olan Devlet Denetleme Heyeti Başkanlığı’na arz etmek istedik.’
Rapor, DDK’ye gönderildi fakat hiçbir şey değişmedi. Aksine öğrendiğime nazaran, uyaranlar kurumdan uzaklaştırıldı. DDK, o gün değil fakat üç yıl sonra soru çalma tartışmalarıyla devreye girdi. Milyonlarca insanı mağdur eden sürece evvelce müdahale edilemezmiş üzere, ‘görevimizi yaptık’ dediler. (…)”