DİSK’e bağlı Dev Sağlık-İş Sendikası, DEÜ Hastanesi’nde haklarında soruşturma açılan asistan doktorlar ve misyon yeri değiştirilen sıhhat işçisi Ebru Aydoğmuş Başpınar ile ilgili bugün bir basın açıklaması yaptı.
Hastane girişindeki açıklamaya, DİSK ve Dev Sağlık-İş Sendikası Genel Lideri İstek Çerkezoğlu’nun yanı sıra sıhhat işçileri, sendikacılar ve İzmir Tabip Odası üyeleri katıldı.
Dev Sağlık- İş Sendikası’nın açıklamasında, geçen eylül ayında, DEÜ Hastanesi Dermatoloji Anabilim Kısmı Lideri Prof. Dr. Sevgi Akarsu’nun greve giden asistan tabiplere baskı yapmadığı ve basın açıklamasına gitmelerine müsaade verdiği için idare tarafından istifaya zorlandığı, sonrasında da istifa ettiği tezleri anımsatıldı.
Profesör Akarsu’yu odasında ziyaret ederek takviyesini lisana getiren asistan tabipler hakkında da soruşturma açıldığını, o ziyaretin fotoğraflarını çeken sendikası üyesi Ebru Aydoğmuş Başpınar’ın ise vazife yerinin değiştirildiğini aktaran Dev- Sıhhat İş Sendikası, şu açıklamayı yaptı:
“Temsilcimize yapılan muamelenin hukuksuz olduğunu ve bu yanlıştan dönülmesi gerektiğini DEÜ Genel Sekreteri Engin Basmacı’ya anlattık. Ancak kendisi, ‘asistan tabiplerin yaptığı ziyaretten ötürü hastaların mağdur olduğu’ münasebet gösterilerek temsilcimize soruşturma açıldığını belirtti. Pekala o vakit şöyle birkaç soru soralım:
Ebru Aydoğmuş Başpınar doktor midir ki hastaları muayene etmediği için mağdur etmiş olsun? Ebru Aydoğmuş Başpınar sekreter midir ki gelen hastaların kaydını almamış da bekletmiş, mağdur etmiş olsun?
Sosyal medyada paylaşılan fotoğraflar ve görüntüler Ebru Aydoğmuş Başpınar’ın hesaplarından mı eklenmiştir yahut kendisinin yorumuyla mı paylaşılmıştır? Pekala paylaşım yapanların hesapları görülmemekte midir? Bunu öğrenmek çok mu zordur?
Açık açık görülmektedir ki hastaya dokunma yetkisi olmayan sıhhat emekçisi iş yeri temsilcimiz, günah keçisi olarak seçilmiş, bir gözdağı aracı olarak kullanılmıştır. Fakat asıl sebep, birçok yerde olduğu üzere hastanemizde de faal olan, personel çıkarını en başa yazan, şeffaf, emekçiden ve sınıf sendikacılığından yana olan ve her geçen gün gücünü daha da büyüten DİSK/Dev Sıhhat İş Sendikası’ndan duyulan rahatsızlıktır.”
ÇERKEZOĞLU: BİLİM KURUMUNDA HAKSIZLIK VE HUKUKSUZLUKLARIN DEVAM ETTİĞİNİ GÖRÜYORUZ
DİSK ve Dev Sağlık-İş Sendikası Genel Lideri Dilek Çerkezoğlu ise son 20 yıldır sıhhatte dönüşüm programının ve sıhhat hizmetlerinin piyasaya açılmasının yıkıcı sonuçlarının yaşandığını belirterek şunları söyledi:
“Bu ülkede yaşayan 85 milyon kişi için, bütün yurttaşlarımız için eşit, parasız, ulaşılabilir olması gereken sıhhat hizmeti, bir hak olmaktan çıkarıldı. Sürecin biz sıhhat işçilerine yansıması ise daha fazla güvencesizlik, daha fazla hakkımızın, hukukumuzun engellenmesi ve kölece ömür şartları oldu. En son pandemide tüm Türkiye toplumu gördü, sıhhat işçilerini. Doktorundan hemşiresine, tıbbi sekreterinden laborantına, teknik servisinden paklık çalışanına, güvenlik emekçisine kadar bu hastanelerde 24 saat çalışan sıhhat işçilerinin nasıl bir fedakarlıkla çalıştığını. Ve 85 milyon şahsa sıhhat hizmeti verdiğini, bütün Türkiye kamuoyu pandemide daha âlâ gördü. Herkesin konutta kaldığı, konuttan çıkamadığımız periyotlarda bile bu hastanelerde sıhhat işçileri 24 saat, bazen günlerce konuta gitmeden, çoluğuna çocuğuna sarılmadan, virüsle burun buruna, hayat tehlikesiyle karşı karşıya çalışmak zorunda kaldı. Böylesine bir süreçte bile ‘Sağlık çalışanlarının hakkı ödenmez’ dediler ve ödemediler de hakkımızı. Bu şartlarda çalışan sıhhat işçilerine ‘Giderlerse gitsinler’ de diyebildiler hatta. Böylesi bir süreçten geliyoruz biz. Ve bugün hala, üstelik de bir bilim kurumu olan bir üniversitenin hastanesinde bu haksızlıkların, hukuksuzlukların devam ettiğini görüyoruz.”
“SIRF O GÜN ORADA OLDUĞU İÇİN VE FOTOĞRAF ÇEKTİĞİ İÇİN SÜRGÜNE GÖNDERİLDİ”
DEÜ Hastanesi’nde daha evvel de benzeri hukuksuzlukların yaşandığını ileri süren Çerkezoğlu, şöyle devam etti:
“Evet, bir kere daha maalesef Dokuz Eylül Üniversitesi, çok üzülerek söylüyorum, bir sefer daha bu ülkenin bir bilim kurumu olan DEÜ Hastanesi, yeniden bir haksızlıkla, hukuksuzlukla, yasa dışı bir uygulamayla gündeme gelmiş durumda. Halbuki burası bir üniversite hastanesi. Üniversite dediğimiz şey, toplumun ve bu ülkenin geleceğini temsil eder. Üniversitenin her bir köşesinde, hele de hastanesinde, tıp fakültesinde, tabip yetiştiren, sıhhat işçisi yetiştiren bu kurumun örnek olması lazım. Üniversitenin yapması gereken; yüzlerce, binlerce iş yerinde yaşanan hukuksuzluk karşısında hukuku savunmak olmalı. Üniversitenin yapması gereken, kendi uygulamaları ile hakkı hukuku korumak, bu manada tüm Türkiye’ye ve patronlara örnek olmaktır. Üniversiteler, toplumun geleceğini temsil eder. Üniversitelerdeki tüm uygulamaları, personellerin hakkı hukuku başta olmak üzere, Türkiye’nin her yerindeki iş yerinden, fabrikadan daha fazla korunmalıdır. Biz; üniversitelerden, yöneten hocalardan, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü ve idaresinden de bunu bekleriz. Fakat maalesef tam zıddını yaşıyoruz. En son bir ay evvel asistan arkadaşlarımızın bir protestosu, bir talebi, uğraşı vardı. Büyük bir muştuyla açıklanan yeni Ek Ödeme Yönetmeliği’nde bu hastanelerin yükünün kıymetli bir kısmını taşıyan asistan doktorlar dışarıda bırakıldığı için haklı olarak arkadaşlarımız tüm Türkiye’de reaksiyonlarını lisana getiren bir hareket gerçekleştirdiler. Gerisinden hocamız, Dermatoloji Ana Bilimdalı Başkanlığı’ndan ayrıldı. Hastanedeki asistanlar ve başka sıhhat çalışanları hocamızı ziyarete gittiği sırada, sendikamızın temsilcisi ve o kısımda paklık çalışanı arkadaşımız, yalnızca o gün orada olduğu için ve fotoğraf çektiği için üniversite idaresi tarafından hem soruşturma, tıpkı anda da sürgüne gönderildi.”
Açıklamaların akabinde sendika üyeleri ve sıhhat işçileri, DEÜ Hastanesi idaresini protesto etti. Sürgünlerin ve soruşturmaların geri çekilmesi istendi.