Öğretmenler Günü, öğretmenlik mesleğini icra edenleri onurlandırmak için çeşitli aktifliklerin düzenlendiği bir kutlama günü. Dünyanın çabucak her coğrafyasında öğretmenlere adanmış bir gün bulmak mümkün. Türkiye’de her yıl 24 Kasım, Öğretmenler Günü olarak kutlanır.
KÖY ÖĞRETMENLERİ
Yurdumuz uçsuz bucaksız,
Gökte yıldız kadar köylerimiz var.
Ama uzak, ancak harap, fakat garipsi…
Alın benim gönlümden de o kadar.
Çemişkezek’te, Patnos’ta, Malazgirt’te doğanlar!
Malazgirt’e, Çemişkezek’e, Patnos’a gitmezseniz,
Çocuklarınız öksüz kalır, yetim kalır,
Köylere ışık iletmezseniz.
Dağlara, vadilere, ovalara
Tespihler üzere saçılmış köyler,
Rüzgara karşı bir bayrak,
Sevinçle türküsünü söyler.
Sevinçle türküsünü söyler
Bir yönetim lambası küçük, solgun.
En azından üç yüz pare dam
Umudu en azından üç yüz çocuğun.
Ve onlar saçları uzamış,
Çatlak ellerinde çıkınları,
Üç saat, dört saat ötelerden
Yorgundur, sessizdir akınları.
Ve onlar, yıldızlar gibi
Gözleri ışıl ışıl yananlar.
Oyuncak için değil, kağıt, kalem
Kitap için gizlice ağlayanlar.
Çemişkezek’te, Patnos’ta, Malazgirt’te doğanlar,
Bütün bunları düşünmelisiniz.
Yüce ırmaklar üzere sessiz, sürekli
Kağnılarla, otomobillerle, kamyonlarla
Akıp köylere gitmelisiniz!
Yurdumuza ışık iletmelisiniz…
Cahit Külebi
ÖĞRETMEN
A’dan başlar aydınlık,
Bir taş koyar bütün yapılarda temele öğretmen.
Soluğudur niyetin buğdaydan yalaza dek
Yeryüzünde ne varsa ondan gelmedir,
Yeryüzü ile el ele öğretmen.
Göz gözdür o, uzakları görürüz
Ağızdır o, türkü söyleriz haykırırız günlerden.
Ulaşırız fazilet üstüne, gelecekler üstüne biz hep
Çizer büyük değirmisini
Uç olur da pergele öğretmen.
Hey hey, burası bir dağ köyü, kurda kuşa
Bırakılmış göğün kıyısına bırakılmış
83 toprak konut, 83 acı duman,
Çoluğuyla, çocuğuyla 415 karanlık
Kurtulacağız, el ayak kurtulacağız,
Bir okul yapıla, bir gele öğretmen.
Bir ışık, bir ışık daha,
Gecelerin içindeki ejderlerle dövüşür
Nice istemeseler de, birçok önleseler de,
Uyandırır toplumunu
İyiye, doğruya, hoşa öğretmen…
Fazıl Hüsnü Dağlarca
SELÂHATTİN ÖĞRETMEN
Kınık Köyü’nün büyük beyaz okuluna,
Pencerelerden bir baktım,
Selâhattin öğretmenin sesi geliyordu.
Öğrenciler taş kesilmiş dinliyordu.
Neler diyordu, o duvarlar biliyordu.
Kımıldamadan o denli kaldım,
Okula güneş vuruyordu.
O, karşımda dinlendiren aydınlık
Gönlüme vuruyordu bir kesimi.
Düşüncemi tuttum, açıklara saldım.
Bir at koşar üzere çayırlarda
Selâhattin öğretmen konuşuyordu.
Köyün kara toprak meskenleri,
İlerde her şeyden habersiz
Kendi hayatını yaşıyordu.
Talip Apaydın
BİR İLKBAHAR ŞİİRİNE BAŞLANGIÇ
Hava ne kadar hoş öğretmenim
Yollar ağaçlar kuşlar ne kadar güzel
Yeryüzü pırıl pırıl öğretmenim
Gizlisi saklısı kalmamış dünyanın
Nesi var nesi yoksa dökmüş ortaya
Bütün bitkiler, bütün hayvanlar, bütün taşlar
Sürüngenler, konglomeralar, serhaslar
Hepsi hepsi ortada öğretmenim.
Ne olur biz de gidelim
Burda kalsın kitaplar
Burda kalsın iğneli karafatmalar
Kollarından bacaklarından gerilmiş kurbağalar
Burda kalsın hepsi
Bomboş kalsın hepsi
Bomboş kalsın meskenler okullar
Hapishaneler, hastaneler…
Öğretmenim, sevgili öğretmenim
Sırtımıza alırız hastaları
Kim bilir ne özlemişlerdir kırları…
Ya mahpuslar.
Ne sevinirler kimbilir
Sarılıp sarılıp öperler adamı.
Melih Cevdet Anday
ÖĞRETMENİN DÜŞÜ
‘Okumuş filler ki her birinin
Nice Bostan, Gülistan ezberidir.’
Mavi bir ışık yandı gözlerimde,
Gökyüzü o denli yakın
Çocuklar doğacak çocuklarım
Ve o denli yağmur ki toprak, koklarsın
Ellerin bütün hayvanlar alemi,
Hangi ağacı çalsam açıyor
Uzaylar uslu,
Yönlerim yörük,
Sağduyularım sol duyu.
Mavi kalemlere yordum bu düşü,
Su fotoğraflarıyla öğrencilerin,
Göğerttik bozkırın sarı defterini,
Şu yoncalar yurttaşlık bilgisi.
Geçen gün okudum söğütlerin tarihini,
Bi çiğdem var onlar kadar yiğit,
Şu beyefendi, şu eşek, şu yaban, şu emekçi arı,
Biz beş sınıfta kaldırdık bütün sınıfları.
Korkuluklar ektiği kargaları biçsin,
Sevginin de kendi planları var,
Beş yılları, yıldızları, dokuz ayları,
İlerde yarım kalmış bir okulun duvarı,
Duvardı diyor, varım diyorum ben de,
Gitsin bütün okumuş filler Gülistana,
Ben Türk’üm bu bozkırda çalışmaya geldim…
Can Yücel
BU ŞİİR ÖĞRETMEN NEVİN’E
Yol var Manisa’ya İzmir’e
Tren var alır götürür
Ben buralarda bağlandım kaldım
İzmir değil öğretmen İzmir değil
Senin dostluğun aradığım
Akşamüstü yahut birinci aydınlıkta
Kumrular üşüşür dallara
Kumrular uçar ya
Parmaklarım uzar uzar tutamaz
Dal değilsin ki
Çocuğa vakti duyurmak istiyorsun
İri iri açıyor gözlerini bir an
O tuhaf bir oyuncaktır çocuğum
Kara bir nokta içimizde
Büyüyen küçülen unutturan
Dereler buz bağladı öğretmen yollar kar
Bir senin düşüncen vakitsiz sıcak
Issız koyma buralarda garibi
Ya gel ya mektup gönder
Haftanın bütün günleri sabah akşam
Bir vapurun güvertesinde yan yana
Herkes kendi türküsünü söylüyor
Kendi türküsünü hafif dokunaklı
Seninki büyük olacak elbette uzun olacak
Dünya çocuklarını saracak kardeşçe
Bilinen ne varsa cümlesi içindir
Bu ağaç bu mavi bu gece
Kış günleri kar savrulur rüzgârda
Küçük kuşlar üşür ya öğretmen korkar ya
Onlar üşümez şüphesiz ve ötekiler
Sevgiyi öğretiyorsun çocuklarına
Herkesin yaşama türküsü başka
Lakin sevgi bir kardeşlik bir
Tut elinden çocukların üzere, güç değil
Bütün insanları sevgide
Birleştir
Gülten Akın